31 Temmuz Yasası: 2023 İnfaz Düzenlemesinin Kapsamlı İncelemesi
1. Giriş: 31 Temmuz Yasası Nedir?
31 Temmuz Yasası, resmi olarak adlandırıldığı şekliyle “Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun”, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen ve 31 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe giren önemli bir yasal düzenlemedir. Bu yasa, özellikle COVID-19 pandemisi nedeniyle ceza infaz kurumlarında ortaya çıkan sorunlara çözüm sunmayı hedefleyen geçici düzenlemeler içermektedir. Düzenleme, kamuoyunda sıklıkla tartışılmış ve genel olarak “af yasası” gibi algılansa da, teknik anlamda bir af değil, infaz rejimine ilişkin geçici sürelerle kısmi düzenlemeleri ifade etmektedir.
Yasanın Tarihsel Arka Planı
Türkiye’de infaz hukuku ve cezaevlerinin doluluk oranları, uzun yıllardan beri ciddi bir sorundur. 2000’li yılların başından itibaren giderek artan mahkûm ve tutuklu sayıları nedeniyle ceza infaz kurumları kapasitelerinin çok üstünde yük taşımaya başlamış, bu durum insan hakları örgütleri ve uluslararası kurumlar tarafından sıklıkla eleştirilmiştir.
2020 yılında COVID-19 pandemisinin ortaya çıkmasıyla beraber, cezaevlerindeki sağlık riskleri artmış, kapasite sorunu sağlık krizine dönüşmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, ilk olarak 2020 yılının Nisan ayında COVID-19 pandemisi nedeniyle hükümlülere izin verilmesi ve denetimli serbestlik uygulamalarının genişletilmesini düzenleyen bir yasa kabul etti. Bu yasa ile açık cezaevlerinde bulunan mahkûmlar izne gönderilmiş, kapalı cezaevlerindeki mahkûmların da erken şekilde açık cezaevlerine geçişi sağlanmıştır.
Bu izin uygulaması başlangıçta geçici süreli olsa da, pandeminin etkilerinin devam etmesi nedeniyle defalarca uzatılmış ve 31 Temmuz 2023 tarihine kadar devam ettirilmiştir. İşte bu tarihte, TBMM yeni bir düzenleme yaparak izin sürecinin sona ermesiyle ortaya çıkan karmaşayı önlemek, cezaevlerine geri dönüşlerin doğuracağı toplumsal etkileri azaltmak amacıyla yeni bir geçici düzenleme yürürlüğe koymuştur.
COVID-19 Pandemisinin İnfaz Sistemine Etkisi
COVID-19 pandemisi dünya genelinde pek çok sistem üzerinde olduğu gibi infaz sistemleri üzerinde de derin etkiler bırakmıştır. Cezaevleri, salgının yayılma hızı ve bulaşıcılığı nedeniyle en riskli alanlar arasında yer almış, fiziki şartları nedeniyle salgının kontrol edilmesi zorlaşmıştır. Özellikle kalabalık ve hijyen koşullarının yetersiz olduğu infaz kurumlarında virüsün yayılma hızı çok yüksektir. Bu durum cezaevlerinde hem sağlık açısından ciddi risk oluşturmuş hem de sosyal gerilimleri artırmıştır.
Türkiye’de COVID-19 pandemisinin başlamasıyla birlikte hızlıca önlemler alınmaya çalışılmış, hijyen koşullarının iyileştirilmesi, sosyal mesafenin sağlanması ve infaz sistemindeki kalabalığın azaltılması için geçici düzenlemeler yapılmıştır. Pandeminin başlamasıyla birlikte açık cezaevlerinde bulunan hükümlülerin izne gönderilmesi, cezaevlerindeki yoğunluğu azaltarak salgının yayılmasını önlemede etkili bir yöntem olarak kullanılmıştır.
Ancak, bu geçici önlemler uzun vadede yeni yasal sorunları da beraberinde getirmiştir. İzin sürelerinin sürekli uzatılması, cezaların infazında eşitsizliklere yol açmış ve kamuoyunda farklı tartışmalara sebep olmuştur. Özellikle izinden dönen mahkûmların yeniden topluma entegrasyonu ve infaz sistemine uyum sağlama süreçleri üzerinde ciddi belirsizlikler yaratmıştır.
Yasanın Çıkış Amacı ve Hedefleri
31 Temmuz Yasası’nın temel çıkış amacı, COVID-19 pandemisi döneminde uygulanmış olan izin ve denetimli serbestlik uygulamalarının yarattığı hukuki belirsizliği ortadan kaldırmak, ceza infaz kurumlarına geri dönüşlerde yaşanabilecek sosyal ve hukuki sorunları minimize etmektir.
Bu bağlamda, yasanın temel hedefleri aşağıdaki gibi özetlenebilir:
Ceza İnfaz Kurumlarındaki Doluluk Oranlarını Kontrol Altına Almak: Yasa, pandemi döneminde sağlanan geçici izinlerle dışarıda bulunan mahkûmların aynı anda cezaevlerine dönmesinin yaratacağı kapasite sorununu önlemek için kademeli geri dönüşü öngörmektedir.
Sağlık Risklerini Azaltmak: COVID-19 pandemisi sonrasında ortaya çıkan yeni sağlık tehditleri ve salgın risklerine karşı cezaevlerinde alınacak önlemleri güçlendirmek amaçlanmaktadır.
Toplumsal Entegrasyonu Sağlamak: Uzun süre toplum içinde izinli olarak kalan mahkûmların yeniden infaz kurumlarına dönüşlerinde ortaya çıkabilecek adaptasyon sorunlarını azaltmak ve toplumsal entegrasyonu sağlamak yasanın diğer önemli hedefleri arasındadır.
İnfaz Sisteminde Hukuki Netliği Sağlamak: Geçici izinlerin uzatılmasıyla ortaya çıkan hukuki karmaşayı sonlandırmak, infaz sistemini yeniden belirgin ve anlaşılır bir düzene kavuşturmak da yasanın amaçlarından biridir.
Adalet Duygusunu Korumak: Toplumun ceza adaletine ve infaz sistemine olan güvenini artırmak ve bu güvenin zedelenmemesini sağlamak yasanın uzun vadeli hedeflerinden biridir.
Sonuç olarak, 31 Temmuz Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle birlikte infaz sistemi üzerinde uzun süreli ve kalıcı etkiler yaratılması hedeflenmektedir. Yasa, ceza adaleti sistemini güncel şartlara uygun hale getirme yönünde atılan önemli bir adımdır ve pandemi sonrası dönemde infaz hukuku üzerinde önemli sonuçlar doğurması beklenmektedir.
2. Yasal Düzenlemeler ve Geçici Maddeler
5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’da Yapılan Değişiklikler
31 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe giren düzenleme, temel olarak 5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun üzerinde önemli değişiklikler içermektedir. Yapılan değişiklikler, hem infaz rejiminin koşullarını esnetmeyi hem de COVID-19 salgını nedeniyle izin uygulamasından yararlanan hükümlülerin durumunu netleştirmeyi amaçlamaktadır.
5275 sayılı Kanun, suçtan dolayı hüküm giyenlerin cezalarının infaz edilmesine ilişkin usul ve esasları belirler. 31 Temmuz Yasası, özellikle pandemi nedeniyle daha önce getirilen izin uygulamasına ilişkin olarak cezaevlerine dönüş koşullarını ve yeni denetimli serbestlik süreçlerini yeniden düzenlemiştir. Bu değişiklikler kapsamında getirilen önemli yenilikler şöyledir:
İzinli Hükümlülerin Kademeli Geri Dönüşü: COVID-19 pandemisi nedeniyle dışarıda izinli bulunan hükümlülerin, cezaevlerine dönüş süreçleri yeniden planlanarak ani bir cezaevi nüfusu artışı önlenmiştir. Bu hükümlülerin geri dönüşü, sağlık koşulları ve cezaevlerinin kapasiteleri göz önüne alınarak kademeli bir şekilde yapılmaktadır.
Denetimli Serbestlik Süresinde Yapılan Değişiklikler: Kanundaki değişiklikler, denetimli serbestlik kapsamındaki sürelerin genişletilmesine yönelik düzenlemeler içermektedir. Bu bağlamda, belirli koşulları sağlayan hükümlüler için denetimli serbestlik uygulamasının süresi uzatılarak cezaevlerine dönüşlerde ortaya çıkabilecek sosyal ve hukuki zorlukların azaltılması hedeflenmiştir.
Cezanın İnfazında Eşitlik ve Tutarlılık Sağlanması: Kanundaki değişiklikler ile, farklı suç türlerine yönelik olarak infaz süreçlerinde uygulanan adaletsizliklerin giderilmesi ve uygulamada standart bir tutarlılığın sağlanması hedeflenmiştir.
Bu değişiklikler sayesinde infaz sistemi, hem mevcut hukuki çerçeveye uygun hale getirilmiş hem de pandemi koşullarının getirdiği olağanüstü durumların yönetilmesi kolaylaştırılmıştır. Bu düzenlemelerin getirdiği önemli yenilikler, ceza infaz hukukunun daha insani, uygulanabilir ve toplumsal ihtiyaçlara cevap veren bir yapıya dönüştürülmesi açısından kritik öneme sahiptir.
3. COVID-19 İzni ve Denetimli Serbestlik
COVID-19 İzni Kapsamında Tahliye Edilen Hükümlüler
COVID-19 pandemisinin başladığı Mart 2020 tarihinden itibaren dünya genelinde olduğu gibi Türkiye’de de cezaevleri önemli bir halk sağlığı sorunuyla karşı karşıya kalmıştır. Cezaevlerinin kalabalık yapısı, salgının kontrol edilmesini güçleştirmiş, fiziksel mesafe ve hijyen önlemlerinin etkin bir şekilde uygulanmasını neredeyse imkânsız hale getirmiştir. Bu bağlamda, salgın süresince infaz sisteminde önemli geçici düzenlemeler yapılmıştır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kabul edilen düzenlemelerle birlikte, açık cezaevlerinde bulunan hükümlüler, COVID-19 risklerini azaltmak amacıyla “izinli” sayılarak tahliye edilmiştir. Bu uygulama, başlangıçta 31 Mayıs 2020 tarihine kadar planlanmış olsa da, pandeminin etkisinin uzun sürmesi nedeniyle süre defalarca uzatılarak nihayetinde 31 Temmuz 2023 tarihine kadar devam etmiştir. Böylelikle, cezaevlerinde bulaşıcı hastalıkların kontrol altına alınması ve sağlık sisteminin üzerindeki yükün azaltılması hedeflenmiştir.
COVID-19 izni uygulamasından yararlanan hükümlülerin sayısı, yaklaşık olarak 120 bini bulmuştur. Bu hükümlüler, izin süresi boyunca evlerinde kalarak toplumun genel sağlık riskini minimize etmişlerdir. Ancak izin süresinin bu denli uzun tutulması, toplumda farklı hukuki ve sosyal tartışmaları da beraberinde getirmiş, bazı çevreler tarafından adalet sistemi üzerindeki olumsuz etkileri nedeniyle eleştirilmiştir.
Yine de, izin uygulaması salgın sürecinde cezaevlerindeki sağlık risklerini büyük ölçüde azaltmış, ceza infaz kurumlarındaki doluluk oranlarının pandemi döneminde kritik seviyelere ulaşmasının önüne geçmiştir.
Denetimli Serbestlik Süresinin Uzatılması ve Kriterleri
31 Temmuz 2023 tarihli düzenlemelerle birlikte, COVID-19 pandemisi sonrası infaz sisteminde önemli bir yenilik olarak denetimli serbestlik uygulamasının süresinde uzatmalar ve kriterlerde genişletmeler yapılmıştır. Denetimli serbestlik, hükümlülerin cezalarının belirli bir kısmını infaz kurumları dışında geçirmelerine imkân sağlayan, modern infaz sistemlerinde yaygın olarak kullanılan bir yöntemdir.
5275 sayılı Ceza İnfaz Kanunu’nun geçici maddeleri ile denetimli serbestlik uygulamasından yararlanma süresi uzatılmıştır. Yeni düzenleme ile birlikte, iyi halli ve belirli suçları işlememiş hükümlüler için denetimli serbestlik süresi, cezanın kalan son 3 yılına kadar çıkarılmıştır. Ayrıca, yaş, sağlık durumu, hükümlünün yeniden suç işleme riski gibi faktörler de denetimli serbestlikten yararlanma kriterleri arasında değerlendirilmiştir.
Denetimli serbestlik uygulamasının kriterleri şöyle sıralanabilir:
İyi Hal Koşulu: Hükümlülerin ceza infaz kurumundaki davranışlarının disiplin cezaları almadan geçmesi, kurum görevlileri tarafından olumlu raporlanması gerekmektedir.
Suç Türüne Göre Sınırlama: Terör, örgütlü suçlar, cinsel suçlar, kasten adam öldürme ve ağır şiddet suçları gibi suçları işleyenler denetimli serbestlikten yararlanamamaktadır.
Ceza Süresi: Yeni düzenlemeyle, belirli suçlardan hüküm giyen ve belirli bir ceza süresinin altında olan hükümlülerin denetimli serbestlikten yararlanmaları kolaylaştırılmıştır.
Rehabilitasyon Programlarına Katılım: Denetimli serbestlikten yararlanmak isteyen hükümlülerin, kurumlarca sağlanan rehabilitasyon ve sosyal uyum programlarına katılmış ve bunları başarıyla tamamlamış olmaları da göz önüne alınmaktadır.
Bu uygulamanın genişletilmesi, hükümlülerin yeniden topluma uyum sağlamalarını kolaylaştırmayı ve yeniden suç işleme risklerini azaltmayı amaçlamaktadır. Denetimli serbestliğin uzatılmasıyla infaz kurumlarındaki yoğunluğun azalması, ceza infaz sisteminin daha etkin çalışmasını da sağlamaktadır.
İzinli Hükümlülerin Cezaevine Dönüş Süreçleri
COVID-19 pandemisi nedeniyle izinli sayılan hükümlülerin cezaevlerine geri dönüşleri, kamuoyunda oldukça tartışılan bir süreç olmuştur. Pandemi süresince uzun süre dışarıda kalan hükümlülerin, 31 Temmuz 2023 tarihi itibarıyla izin uygulamasının sona ermesiyle birlikte infaz kurumlarına geri dönüşleri düzenlenmiştir.
Bu süreçte infaz sisteminde yaşanabilecek karmaşanın önüne geçmek ve sosyal adaptasyon sorunlarını minimize etmek amacıyla dönüşlerin kademeli ve kontrollü bir biçimde yapılması kararlaştırılmıştır. Geri dönüşlerin nasıl olacağına dair süreçler şu şekilde düzenlenmiştir:
Kademeli Geri Dönüş Sistemi: Ceza infaz kurumlarının mevcut kapasiteleri dikkate alınarak hükümlülerin belirli bir takvim çerçevesinde ve kontrollü şekilde dönüşleri sağlanmıştır. Böylelikle kurumların ani ve kontrol edilemez nüfus artışıyla karşılaşmasının önüne geçilmiştir.
Sağlık Kontrolleri: Hükümlülerin geri dönüşleri öncesinde kapsamlı sağlık taramaları yapılmakta, bulaşıcı hastalık belirtileri gösteren hükümlüler izolasyon ve tedavi süreçlerine tabi tutulmaktadır.
Sosyal ve Psikolojik Destek Hizmetleri: Uzun süre toplum içinde yaşayan hükümlülerin yeniden infaz kurumlarına adaptasyonlarını kolaylaştırmak amacıyla psikososyal destek programları devreye alınmıştır. Bu programlar, hükümlülerin yeniden ceza infaz kurumlarına entegre olmalarını sağlamayı ve cezaevindeki yaşam koşullarına uyumu kolaylaştırmayı amaçlamaktadır.
Hukuki Bilgilendirme: İzinli hükümlülerin geri dönüş süreçleri hakkında net ve doğru bilgilenmelerini sağlamak amacıyla, Adalet Bakanlığı tarafından bilgilendirme kampanyaları düzenlenmiş, hükümlülerin geri dönüşte yaşayabilecekleri sorunların hukuki çözüm yolları açıkça belirtilmiştir.
Bu kapsamlı düzenlemeler ile izinli hükümlülerin geri dönüş süreçleri, insan haklarına uygun, sağlık açısından güvenli ve hukuken şeffaf bir şekilde yönetilmeye çalışılmaktadır. Bu uygulamalar, infaz sisteminde yaşanabilecek krizlerin önüne geçilmesi açısından da kritik öneme sahiptir.
4. Kapsam Dışı Bırakılan Suçlar ve Hükümlüler
31 Temmuz Yasası olarak bilinen düzenleme, COVID-19 pandemisi nedeniyle getirilen infaz rejimine dair özel uygulamalar ve izin süreçleri gibi konularda genel bir rahatlama sağlamıştır. Ancak bu genel rahatlama, bazı suç türlerini işleyen hükümlüleri bilinçli olarak kapsam dışında tutmaktadır. Bu kapsama alınmama durumu, kamuoyunda sıkça tartışılmış ve eleştirilere yol açmıştır.
Terör, Cinsel Suçlar ve Örgütlü Suçlar Gibi Kapsam Dışı Bırakılan Suçlar
31 Temmuz Yasası ile düzenlenen infaz indirimi ve izin uygulamalarından, toplumun hassasiyet gösterdiği belirli suç türlerini işleyen hükümlüler açıkça hariç tutulmuştur. Bu suç kategorileri şunlardır:
1. Terör Suçları:
Türkiye’nin uzun yıllardır mücadele ettiği terör suçları, infaz rejimi değişikliklerinde genellikle kapsam dışı bırakılmaktadır. Terör suçlarından hüküm giyenlerin, infaz indirimlerinden veya izin uygulamalarından faydalanamaması; devletin terörle mücadelede sergilediği kararlı duruşun bir yansımasıdır. Yasama organı, terör suçlarının toplumsal güvenliği doğrudan tehdit eden ağır suçlar olması sebebiyle bu suçların kapsam dışında kalmasını tercih etmektedir.
2. Cinsel Suçlar:
Özellikle cinsel dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, toplumda büyük bir infial yaratmakta ve kamu vicdanında ciddi bir hassasiyet oluşturmaktadır. Bu nedenle, çocuklara yönelik cinsel istismar, tecavüz, taciz ve benzeri suçları işleyen hükümlüler, infaz rejimi düzenlemelerinde düzenli olarak kapsam dışı bırakılmaktadır. Toplumun genel adalet duygusu ve mağdur hakları gözetilerek bu suçlara yönelik sert tutum sürdürülmektedir.
3. Örgütlü Suçlar:
Uyuşturucu madde ticareti, silah kaçakçılığı, insan ticareti ve benzeri ağır ve örgütlü suçları işleyen hükümlüler de genel olarak infaz rejimi değişikliklerinden yararlanamamaktadır. Organize suç örgütleriyle etkin mücadele amacıyla bu suçların failleri, infaz yasalarında yapılan indirim ve izin uygulamalarının dışında tutulmaktadır.
Bu suçların kapsam dışında bırakılması, infaz yasasının temel amaçlarından biri olan toplumu koruma hedefiyle uyumludur. Ancak bu uygulama, eşitlik ve insan hakları bağlamında bazı tartışmalara neden olmaktadır. Bazı hukuk çevreleri, suç türüne göre yapılan ayrımların, suçun bireysel niteliği yerine genel suç türüne göre değerlendirilmesini eleştirmekte ve daha bireysel ve duruma özel değerlendirmelerin yapılmasını savunmaktadır.
5. Mükerrer Suçlar ve İnfaz Süreleri
31 Temmuz Yasası olarak bilinen 2023 yılı düzenlemesi, COVID-19 pandemisi nedeniyle yapılan özel uygulamaların yanı sıra infaz sisteminin daha etkin ve adil bir biçimde işlemesini sağlamak amacıyla önemli değişiklikler içermektedir. Bu kapsamda özellikle mükerrer (tekrarlanan) suçlarla ilgili hükümler ve infaz süreleri üzerinde detaylı düzenlemeler yapılmıştır. Ayrıca, hükümlülerin cezaevindeki davranışlarını değerlendiren iyi hal uygulamaları ve şartlı tahliye imkanları da gözden geçirilerek yeni kriterlere bağlanmıştır.
Tekerrür Hükümleri ve İnfaz Sürelerindeki Değişiklikler
Mükerrer suç veya suçta tekerrür, bir kişinin daha önce işlediği bir suçtan dolayı kesinleşmiş mahkûmiyeti bulunmasına rağmen tekrar suç işlemesi durumunu ifade eder. Tekerrür hükümleri, hukuk sistemlerinde genellikle caydırıcılığı artırmak ve suça eğilimli kişileri kontrol altında tutmak amacıyla daha ağır infaz rejimleri öngörür. Türkiye hukukunda da tekerrür hükümleri, Ceza Kanunu ve Ceza İnfaz Kanunu’nda özel olarak düzenlenmektedir.
31 Temmuz Yasası kapsamında yapılan düzenlemelerle tekerrür hükümleri ve infaz sürelerinde yapılan temel değişiklikler şunlardır:
İnfaz Oranlarında Yeniden Düzenleme:
Tekerrür hükümleri kapsamında olan hükümlüler için cezanın infazında uygulanacak süreler gözden geçirilmiştir. Tekerrür durumunda olan hükümlülerin ceza infaz kurumlarında kalma süreleri, suçun türü ve ağırlığına göre daha farklı oranlarla düzenlenmiştir. Özellikle toplumda sıkça tepki yaratan şiddet suçları ve uyuşturucu ticareti gibi suçlar için infaz oranları artırılmıştır.Cezanın Tamamlanmasına Yönelik Tedbirler:
Tekerrür eden suçlarda, ceza infaz sürelerinin daha katı şekilde uygulanmasına yönelik düzenlemeler yapılmıştır. Bu hükümlüler için denetimli serbestlik ve şartlı tahliye imkânları daha sınırlı hale getirilmiş, bu şekilde cezanın toplumda caydırıcılığının artırılması hedeflenmiştir.Ceza İnfaz Kurumlarında Uygulanacak Programlar:
Tekerrür hükümlüleri için ceza infaz kurumlarında uygulanacak rehabilitasyon programları daha sıkı ve kapsamlı hale getirilmiştir. Psikolojik destek, mesleki eğitim ve rehabilitasyon faaliyetleriyle, hükümlülerin yeniden suç işleme riskini azaltmak amaçlanmaktadır.
Bu düzenlemeler, tekerrür hükümlülerinin suç döngüsünü kırmak ve yeniden suç işlemelerini önlemek açısından kritik öneme sahiptir. Tekerrür hükümlüleri için öngörülen bu sıkılaştırılmış infaz rejimi, kamu güvenliğini artırmak ve suç oranlarını düşürmek açısından önemli bir adım olarak değerlendirilmektedir.
İyi Hal Uygulamaları ve Şartlı Tahliye İmkânları
İnfaz sistemlerinde hükümlülerin cezalarını çekerken sergiledikleri davranışlar, infaz süreleri ve şartlı tahliye gibi uygulamalarda önemli bir kriter olarak değerlendirilmektedir. Türkiye’de infaz hukukunda, hükümlünün cezaevindeki genel davranışları, disiplin suçları işlememiş olması, sosyal rehabilitasyon faaliyetlerine katılımı gibi kriterler “iyi hal” olarak tanımlanır. İyi hal durumunun varlığı, infazın yumuşatılması ve şartlı tahliye hakkından yararlanılmasında belirleyici bir faktördür.
31 Temmuz Yasası kapsamında yapılan düzenlemelerle iyi hal ve şartlı tahliye uygulamalarında getirilen yenilikler şöyledir:
İyi Hal Değerlendirme Kriterlerinin Netleştirilmesi:
İyi hal kriterleri daha somut ve nesnel kriterlere bağlanarak uygulamadaki belirsizlikler ortadan kaldırılmıştır. Hükümlülerin davranışları, kurum içi eğitim ve sosyal programlara katılımı ve kurum görevlileriyle ilişkileri objektif ölçütlerle değerlendirilmektedir. Böylece kişisel takdir yetkilerinin aşırı kullanımının önüne geçilmiştir.İyi Hal Kurullarının Yapısı ve İşleyişi:
Ceza infaz kurumlarında bulunan iyi hal kurullarının yapısı ve çalışma yöntemleri daha şeffaf hale getirilmiştir. Kurulların, hükümlülerle ilgili değerlendirmeleri düzenli olarak yapmaları ve bu değerlendirmelerin sonuçlarını gerekçeli olarak açıklamaları zorunlu tutulmuştur.Şartlı Tahliye Süresinde Değişiklikler:
Şartlı tahliye, hükümlünün infaz süresinin belirli bir kısmını cezaevinde geçirdikten sonra kalan cezasını cezaevi dışında çekmesini sağlayan bir uygulamadır. Yeni düzenleme ile şartlı tahliye için gerekli infaz oranları yeniden belirlenmiştir. Genel olarak şartlı tahliyeden yararlanabilmek için hükümlülerin cezalarının en az üçte ikisini tamamlamaları şartı getirilmiş, ancak bazı suç kategorileri için bu oran daha yüksek tutulmuştur.Şartlı Tahliye Sonrası Denetim ve İzleme:
Şartlı tahliyeden yararlanan hükümlülerin toplumla uyumunu sağlamak amacıyla denetimli serbestlik programları güçlendirilmiştir. Şartlı tahliye edilen hükümlüler, tahliye sonrası süreçte de sosyal rehabilitasyon ve psikolojik destek hizmetlerine düzenli olarak katılmakla yükümlü tutulmaktadır. Bu uygulamayla hükümlülerin yeniden suç işleme riski azaltılarak topluma uyumu desteklenmektedir.
Bu kapsamlı değişiklikler sayesinde iyi hal ve şartlı tahliye uygulamaları daha adil ve etkin hale getirilmiştir. Bu düzenlemeler, ceza infaz sisteminin temel hedeflerinden biri olan hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması ve suç oranlarının düşürülmesi konusunda önemli bir ilerleme sağlamaktadır.
6. Yasanın Uygulama Süreci ve Etkileri
31 Temmuz 2023 tarihinde yürürlüğe giren Ceza İnfaz Kanunu’na ilişkin geçici ve kalıcı düzenlemeler içeren yasa, Türkiye’nin infaz sistemine doğrudan etki eden önemli bir yasal müdahale olmuştur. Bu yasanın uygulama süreci, yalnızca cezaevlerindeki sayısal dengeyi değil, aynı zamanda toplumun adalet algısını ve hukuk sisteminin etkinliğini de ciddi biçimde etkilemiştir.
Cezaevlerindeki Doluluk Oranlarına Etkisi
Türkiye, son 20 yıldır cezaevlerindeki nüfus artışıyla mücadele etmektedir. 2023 verilerine göre Türkiye’deki cezaevlerinde yaklaşık 300 bin mahkûm ve tutuklu bulunmaktadır ve bu rakam cezaevlerinin kapasitesini zorlamaktadır. Özellikle COVID-19 pandemisi sırasında uygulanan izin ve denetimli serbestlik tedbirleri, bu doluluk oranlarında geçici bir rahatlama sağlamıştı. Ancak 31 Temmuz 2023 itibarıyla COVID-19 izinlerinin sona ermesiyle birlikte hükümlülerin cezaevlerine dönüş süreci başlatıldı.
Bu geri dönüş, doğal olarak cezaevlerinin yeniden aşırı kalabalıklaşması riskini doğurdu. Bu riskin farkında olan yasama organı, 31 Temmuz Yasası ile dönüşlerin kademeli ve kontrollü bir biçimde yapılmasını sağladı. Hükümlüler toplu şekilde değil, belirli kriterlere göre ve aşamalı olarak cezaevlerine alındı. Bu uygulama, özellikle cezaevlerinde yaşanabilecek sağlık krizlerinin ve güvenlik sorunlarının önüne geçmek amacıyla tercih edilmiştir.
Yine de ceza infaz kurumlarındaki yük yeniden artmış, personel kapasitesi, fiziki alan ve altyapı talepleri yükselmiştir. Dolayısıyla yasa, geçici olarak doluluğu kontrol altına alsa da uzun vadede infaz sistemi üzerindeki yapısal baskının sürdüğü görülmektedir.
Toplumsal Tepkiler ve Kamuoyu Değerlendirmeleri
31 Temmuz Yasası kamuoyunda geniş yankı uyandırmış, özellikle sosyal medya, basın ve sivil toplum kuruluşları aracılığıyla farklı tepkilerle karşılanmıştır.
1. Destekleyen Görüşler:
Pandemi nedeniyle oluşan hukuki belirsizliklerin sonlandırılması olumlu karşılanmıştır.
Denetimli serbestlik ve kademeli dönüş uygulamaları sayesinde sosyal krizlerin önüne geçildiği vurgulanmıştır.
Aile bütünlüğünün korunması ve cezaevinden dışarıda olan hükümlülerin bir anda geri alınmaması yönündeki insani yaklaşım takdir edilmiştir.
2. Eleştiren Görüşler:
Bazı kesimler, yasa sayesinde bazı hükümlülerin ceza sürelerini tam olarak çekmeden topluma dönmesini “örtülü af” olarak nitelendirmiştir.
Hangi suç türlerinin kapsama girdiği, hangilerinin dışarıda bırakıldığına dair netliğin eksik olduğu belirtilmiştir.
Hukukta eşitlik ilkesinin zedelendiği, kamu vicdanında adalet duygusunun yara aldığı savunulmuştur.
3. Siyasi ve Kurumsal Tepkiler:
Muhalefet partileri, yasanın kapsam dışı bıraktığı hükümlü gruplar nedeniyle eleştirilerde bulunmuştur.
Adalet Bakanlığı ise yasanın “af değil infaz düzenlemesi” olduğu vurgusunu sürekli yineleyerek, teknik gerekçelerle bu sınırların çizildiğini belirtmiştir.
Bu tepkiler, Türkiye’de infaz sistemine dair çok katmanlı bir algı oluştuğunu ve sadece teknik düzenlemelerle değil, toplumun adalet duygusuyla da uyumlu politikalar üretilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır.
Yasanın Adalet Sistemine Uzun Vadeli Etkileri
31 Temmuz Yasası, kısa vadeli bir çözüm olarak değerlendirilse de, Türkiye’nin ceza infaz sistemi ve genel adalet yapısı üzerinde uzun vadeli izler bırakacak niteliktedir. Bu etkileri birkaç başlıkta özetlemek mümkündür:
1. İnfaz Hukukunun Esnekleşmesi:
COVID-19 sonrası ortaya çıkan uygulamalar, infaz hukukunun artık daha esnek ve durumsal krizlere duyarlı hale geldiğini göstermektedir. Bu durum, gelecekte benzeri olağanüstü hallerde benzer geçici uygulamaların daha kolay gündeme gelebileceğini göstermektedir.
2. Topluma Entegrasyon Modellerinin Gelişmesi:
İzinli ve denetimli serbestlikle topluma dönen hükümlülerin sosyal hayata adaptasyonu için yeni programlar oluşturulmuştur. Bu modeller, infaz sonrası izleme, psikososyal destek ve istihdam imkanlarıyla desteklenmiştir. Bu deneyim, uzun vadede suçun tekrarlanmasının önlenmesine yönelik kalıcı sosyal politikaların geliştirilmesine zemin hazırlayacaktır.
3. Af-Tipi Uygulamalara Yönelik Algının Dönüşmesi:
Yasa teknik olarak bir af içermese de kamuoyunda “örtülü af” tartışmalarını tetiklemiştir. Bu durum, Türkiye’de af uygulamalarının ve infaz rejimi değişikliklerinin daha şeffaf, öngörülebilir ve denetlenebilir şekilde ele alınması gerektiğini ortaya koymuştur.
4. Adalet ve Eşitlik Algısı Üzerindeki Etki:
Kapsam dışı bırakılan suçlarla ilgili eleştiriler, toplumda adaletin eşit uygulanıp uygulanmadığı yönünde soru işaretleri yaratmıştır. Bu tür yasal müdahalelerin toplumsal vicdanda karşılık bulabilmesi için adalet duygusuyla uyumlu olması gerektiği, bu yasanın ardından daha çok vurgulanır hale gelmiştir.
5. Kurumsal Kapasitenin Geliştirilmesi:
Cezaevi sistemine dönük idari, fiziki ve personel kapasitesinin artırılması gerektiği bir kez daha görülmüştür. 31 Temmuz Yasası sonrasında bu alanda yapılan yatırımlar, uzun vadede daha sürdürülebilir bir infaz sistemi için fırsat olabilir.
7. Geleceğe Yönelik Beklentiler ve Reform Önerileri
31 Temmuz Yasası, Türkiye ceza adalet sisteminin sadece mevcut ihtiyaçlara değil, aynı zamanda gelecekteki yapısal reformlara da yön verecek önemli deneyimler barındırmaktadır. COVID-19 pandemisinin infaz sistemine etkileriyle şekillenen bu yasa, infaz hukukunun daha esnek, insan haklarına duyarlı ve toplumsal beklentilerle uyumlu hale getirilmesinin zorunluluğunu ortaya koymuştur.
Bu noktada geleceğe yönelik yapılacak düzenlemeler, sadece bir yasa değişikliğinden ibaret olmamalı; aksine infaz sistemini çağdaş, sürdürülebilir ve adil kılacak kalıcı reformları içermelidir. Bu çerçevede 10. Yargı Paketi ve sonrasında gündeme gelmesi beklenen değişiklikler, önemli bir reform rotasını işaret etmektedir.
10. Yargı Paketi ve Olası Düzenlemeler
Adalet Bakanlığı tarafından kamuoyuna duyurulan 10. Yargı Paketi, Türkiye’nin yargı reformu vizyonunun yeni halkasını oluşturmaktadır. Bu pakette yer alması beklenen düzenlemeler, özellikle ceza infaz sistemine ve cezanın adalet ilkesi çerçevesinde uygulanmasına ilişkin önemli değişiklikleri içerebilir.
Beklenen düzenlemeler arasında şunlar öne çıkmaktadır:
Denetimli Serbestlik Sürelerinin Gözden Geçirilmesi: Cezaevlerinin aşırı yükünün azaltılması ve mahkûmların topluma daha sağlıklı entegrasyonunu sağlamak amacıyla denetimli serbestlik uygulamalarının kapsamı genişletilebilir.
Kadın ve Genç Hükümlülere Yönelik Özel Düzenlemeler: Kadın, çocuk ve genç hükümlüler için daha koruyucu infaz politikaları öngören özel rejimlerin oluşturulması, hem sosyal devlet ilkesi hem de rehabilitasyon amaçlı ceza anlayışı açısından olumlu bir adım olacaktır.
İnfaz Gözlem Kurullarının Etkinleştirilmesi: İyi hal uygulamalarının daha objektif ve şeffaf değerlendirilmesi için İnfaz Gözlem Kurullarının yapısı ve işleyişi yeniden düzenlenebilir.
Af Tartışmalarının Hukuki Zemine Oturtulması: Sürekli gündeme gelen af beklentilerinin, infaz hukukuna zarar vermemesi adına anayasal ve yasal bir çerçeveye bağlanması gündeme gelebilir. Böylece toplumda “af beklentisi kültürü” yerine, öngörülebilir infaz politikaları oluşturulabilir.
Bu düzenlemeler, sadece teknik düzeltmeler değil; aynı zamanda ceza adalet sistemine duyulan güvenin artırılması açısından da kritik önem taşımaktadır.
İnfaz Sisteminde Kalıcı Reformlar İçin Öneriler
Mevcut infaz sisteminin karşılaştığı temel yapısal sorunları çözmek için sadece geçici düzenlemeler değil, uzun vadeli stratejik reformlara ihtiyaç vardır. Aşağıda, infaz sisteminin yapısal iyileştirilmesi için önerilen başlıca reform alanları sunulmaktadır:
1. Alternatif Ceza Modellerinin Yaygınlaştırılması:
Basit suçlar için özgürlüğü kısıtlayıcı cezalar yerine para cezası, kamu hizmeti cezası veya elektronik kelepçe gibi alternatif yaptırımların artırılması, hem cezaevlerinin yükünü hafifletir hem de suçlunun topluma yeniden kazandırılmasını kolaylaştırır.
2. Suçun Tekrarını Önleyici Rehabilitasyon Programları:
Cezaevlerinde geçirilen süre içinde hükümlülerin eğitim, meslek edinme ve psikososyal destek hizmetlerinden etkin biçimde yararlanmaları sağlanmalıdır. Bu tür destekler, tahliye sonrası topluma yeniden kazandırılmalarında etkili olacaktır.
3. Cezaevi Kapasitesinin Yeniden Yapılandırılması:
Türkiye’de cezaevlerinin kapasite sorunu, infaz sistemini doğrudan tehdit eden en önemli faktörlerden biridir. Yeni cezaevlerinin inşası kadar, mevcut yapıların iyileştirilmesi ve insani yaşam koşullarının sağlanması da bir zorunluluktur.
4. Şeffaflık ve Denetim Mekanizmalarının Güçlendirilmesi:
İnfaz sistemine dair kamuoyunda oluşan güvensizlik, şeffaflık eksikliğinden kaynaklanmaktadır. İnfaz süreçlerinin bağımsız kurullar tarafından denetlenmesi, istatistiklerin açıkça paylaşılması ve hükümlü haklarına ilişkin kamu bilgilendirmesi artırılmalıdır.
5. Mağdur Haklarının Güçlendirilmesi:
Reformlar sadece hükümlülerin değil, mağdurların da haklarını koruyacak şekilde tasarlanmalıdır. Mağdur odaklı infaz politikaları, toplumsal adalet duygusunun pekiştirilmesine katkı sağlar.
Toplumsal Barış ve Adaletin Sağlanması İçin Atılabilecek Adımlar
İnfaz sistemindeki reformlar yalnızca teknik ve hukuki boyutta değerlendirilmemelidir. Bu reformların nihai hedefi, toplumda barış, huzur ve güven ortamının tesisidir. Bu nedenle infaz politikalarının şekillendirilmesinde toplumsal bütünleşme ve kamu vicdanı dikkate alınmalıdır.
1. Adalet Algısının Güçlendirilmesi:
Toplumun geniş kesimleri nezdinde ceza adalet sistemine güvenin artırılması için hukuk uygulamalarının eşit, öngörülebilir ve tarafsız olması elzemdir. Adaletin gecikmeden tecelli etmesi, reformların meşruiyetini artıracaktır.
2. Sosyal Diyalog ve Kamu Katılımı:
Yeni infaz politikaları geliştirilirken sivil toplum kuruluşları, barolar, akademik çevreler ve mağdur temsilcileri ile sürekli iletişim içinde olunmalıdır. Bu yaklaşım, reformların sadece yukarıdan dayatılan değil, toplumla birlikte inşa edilen bir süreç olduğunu gösterecektir.
3. Siyasi Etkilerden Arındırılmış Yargı Reformu:
Ceza ve infaz sistemi, siyasal müdahalelerden ve popülist yaklaşımlardan uzak tutulmalıdır. Bu sistemin sürdürülebilirliği ve adaletin gerçek anlamda tesis edilmesi ancak hukukun üstünlüğünün samimiyetle korunması ile mümkündür.
4. Yeniden Suç İşlemenin Önlenmesi:
İnfaz sonrası izleme, destek ve sosyal uyum politikaları sayesinde hükümlülerin yeniden suç işlemesi engellenebilir. Bu da toplumun uzun vadeli güvenliğine ve barışına katkı sağlar.
Sonuç
31 Temmuz Yasası, Türkiye’nin infaz hukukunda karşılaştığı bir kriz anında uygulanan geçici bir düzenleme olsa da, bu yasanın getirdiği tartışmalar ve deneyimler, geleceğe dönük kalıcı reformların önünü açmaktadır. 10. Yargı Paketi başta olmak üzere, infaz sistemine dair yapılacak yeni düzenlemeler; adaletin, güvenliğin ve toplumsal barışın sağlanması açısından hayati önemdedir.
Ceza adalet sistemi, sadece cezalandırıcı değil, aynı zamanda iyileştirici ve dönüştürücü bir araç haline geldiğinde; bireyin onuru, toplumun huzuru ve hukukun üstünlüğü gerçek anlamda korunmuş olur. Türkiye’nin bu hedeflere ulaşması ise ancak şeffaf, kapsayıcı ve insan haklarına dayalı reformlarla mümkündür.